Dezavantajlı çocukların dijital çağın risklerinden korunması ve yeni medya okuryazarlığı ile güçlendirilmesi amacıyla önemli bir proje başlatılıyor. Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dilek Takımcı’nın liderliğinde Erasmus+ K154 programı kapsamında hayata geçirilen “Çocukların Dijital Bağımlılıktan Korunması ve Dijital Yetkinlik Kazandırılması” projesinin çalışmaları başladı.
Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi, İzmir Yeşilay Şubesi, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı İzmir İl Müdürlüğü ve İzmir Kavram Meslek Yüksekokulu iş birliği ile yürütülecek proje, 13-18 yaş arasındaki devlet koruması altındaki gençleri hedef alıyor. Proje, özellikle çocuk evlerinde yaşayan ve aile desteğinden yoksun olan bu grubun dijital bağımlılıklara karşı daha dirençli hale gelmesini amaçlıyor.
Projeyle ilgili bilgi veren Prof. Dr. Dilek Takımcı, “Bu projeyle gençlerin dijital bağımlılığa karşı güçlenmelerini sağlarken, onları yeni medya okuryazarlığı ve dijital yetkinliklerle buluşturacağız. Devlet koruması altındaki çocuklar aile desteğinden yoksun oldukları için daha savunmasız. Biz sadece riskleri en aza indirmeyi değil, ayrıca gençlerin doğru bilgiye ulaşmalarını, eleştirel düşünmelerini ve sosyal medyayı üretken bir şekilde kullanmalarını da hedefliyoruz. Proje kapsamında gençler Ege Üniversitesinde üniversite ortamını deneyimleyecek, eğitimler sayesinde dijital farkındalık kazanacak ve sertifika sahibi olacak. Bu deneyim onların özgüvenlerini artırarak eğitim ve kariyer planlamalarına katkı sağlayacak” şeklinde ifade etti.
Dijital Bağımlılık ve Riskler
Prof. Dr. Takımcı, çocuklarda internet kullanımının hızla arttığına dikkat çekti. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2024 verilerine göre, çocuklarda internet kullanım oranı 2021’de yüzde 82,7 iken, 2024’te yüzde 91,3’e yükseldi. Çocukların yüzde 97,4’ü düzenli kullanıcı olarak tanımlanıyor ve önemli bir kısmı günde iki saatin üzerinde çevrimiçi kalıyor. Bu durumun kaygı, agresif tutum, uyku bozukluğu ve sosyal ilişkilerde zayıflama gibi olumsuz sonuçlar doğurduğuna dikkat çeken Takımcı, “Özellikle aile desteğinden yoksun çocukların bu risklere karşı çok daha savunmasız olduklarını görüyoruz” dedi.
Kurumlar Arası İş Birliği ve Toplumsal Katkı
Prof. Dr. Takımcı, akademisyenlerin dezavantajlı gruplarla doğrudan etkileşime girmesinin toplumsal farkındalığı artıracağına ve kurumlar arası iletişimi güçlendireceğine vurgu yaptı. “Kurumların işbirliği sadece çocuklara değil, topluma da katkı sunacak. Akademisyenlerin dezavantajlı gruplarla doğrudan etkileşimi, farklı sosyal kesimler arasında farkındalık yaratacak, kurumlar arası iletişimi güçlendirecek ve yeni projelere zemin hazırlayacak. Yerel ve bölgesel ölçekte önemli etki yaratması beklenen proje, Erasmus+ programı ve Türkiye’nin On İkinci Kalkınma Planı’ndaki ‘Nitelikli İnsan, Güçlü Aile, Sağlıklı Toplum’ hedefleriyle de örtüşüyor. İzmir’den başlayarak ulusal ve uluslararası ölçekte yaygınlaştırılması planlanan girişim, gençlerin ve toplumun daha sağlıklı bir geleceğe hazırlanmasına katkı sağlayacak. Bu süreçte farklı kurumları aynı amaç etrafında bir araya getirmek bizim için çok kıymetliydi. Kurduğumuz bu ortaklık sayesinde gençlere hem akademik hem de sosyal anlamda güçlü bir destek sunacağız” ifadelerini kullandı.