Hidrosefali: Belirtileri, Tanı ve Tedavi Yöntemleri
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Onur Yaman, hidrosefali hastalığının nedenleri, yağa göre değişen belirtileri, tanı ve tedavi yöntemleri ile erken tanının önemini vurguladı. Hidrosefali, halk arasında "beyinde su toplanması" olarak bilinen bir durumdur. Bu hastalık, beyin-omurilik sıvısının (BOS) normal üretim ve emilim dengesinin bozulması sonucu ortaya çıkar.
Prof. Dr. Yaman, beyin-omurilik sıvısının beynin içindeki ventrikül adı verilen boşluklarda bulunduğunu belirtti. Normalde belirli bir miktarda var olan bu sıvı, fazla üretildiğinde veya emilemediğinde ventriküllerin genişlemesine neden olur ve bu durum hidrosefali hastalığını tetikler. Bu genişleme, beynin çevresindeki hayati merkezlere baskı yaparak çeşitli klinik bulgulara yol açar.
Yaşa Göre Değişen Belirtiler
Hidrosefalinin belirtileri yaşa göre değişiklik göstermektedir. Yenidoğan ve bebeklerde en belirgin bulgu, kafatası kemiklerinin henüz tam kapanmamış olmasından dolayı baş çevresinde gözle görülür bir büyümedir. Beslenme sonrası fışkırırcasına kusma ve gözlerin aşağı doğru kayması (güneş batışı bakışı) dikkat çekici diğer belirtilerdir. Büyük çocuklarda ise baş ağrısı, bilişsel bozukluklar, yürüme problemleri ve akademik başarıda gerileme görülebilir. Erişkin ve yaşlılarda ise yürüme ve konuşmada yavaşlama ve idrar kaçırma gibi şikayetler ön plandadır.
Tanı ve Tedavi Yöntemleri
Hidrosefali tanısı için hastaların önce ayrıntılı muayeneden geçirildiğini ifade eden Prof. Dr. Yaman, tanıyı doğrulamak amacıyla radyolojik görüntüleme yöntemlerinin kullanıldığını belirtti. En önemli tanı araçları arasında beyin tomografisi (BT) ve manyetik rezonans (MR) görüntüleme bulunmaktadır. Tanı aşamasında bu yöntemler ile hidrosefalinin varlığı ve nedeni tespit edilmektedir.
Hidrosefali tedavisinin ilk aşaması, altta yatan nedenin belirlenmesi ve ortadan kaldırılmasıdır. Prof. Dr. Yaman, nedene yönelik doğru tedavi uygulandığında hastalığın tekrarlama olasılığının büyük ölçüde ortadan kalktığını vurguladı. İleri evre vakalarda, beyin içine şant yerleştirilmesi gibi cerrahi yöntemlerin gerekebileceğini de sözlerine ekledi. Cerrahi sonrasında düzenli kontrollerin önemine dikkat çekti.
Erken Tanının Önemi
Prof. Dr. Onur Yaman, erken tanı ve uygun tedavi ile şant cerrahisi geçiren veya hidrosefali tanısı alan çocukların genellikle bilişsel, motor ve fonksiyonel gelişimlerinin normal seyrettiğini ifade etti. Ancak tanının gecikmesi veya tedavinin yetersiz kalması durumunda, ilerleyen dönemlerde motor, duysal ve zihinsel gelişim gerilikleri ile akademik başarıda düşüş görüldüğünü sözlerine ekledi. Erken tanı ve düzenli takip, hidrosefali hastalarının yaşam kalitesini korumada kritik bir rol oynamaktadır.












