Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü ve Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bilinçaltı ve rüyalar konusunu derinlemesine değerlendirdi. Tarhan, insanın bilinç sahibi olan tek varlık olduğunu ve diğer canlıların bilinç, zaman, varoluş ve ölüm bilinci gibi kavramlardan yoksun olduğunu vurguladı. İnsanların kendilerini sorgulayabilmesinin öncelikli bilinç göstergesi olduğunu belirten Tarhan, bilinçaltının kişinin farkında olmadan gerçekleştirdiği davranışların kaynağı olduğunu ifade etti.
Prof. Dr. Tarhan, bilinç ve bilinçaltı arasındaki ilişkinin Freud ve Jung gibi psikiyatristler tarafından yaklaşık 100 yıl önce tartışıldığını hatırlatarak, 2000’li yıllardan itibaren nörobilimin gelişimi ile birlikte bilince dair yeni tartışmaların ortaya çıktığını söyledi. Günümüzde bilinç, beynin üzerinde bir varlık olarak, hatta bazı görüşlere göre kuantum bir varlık olarak ele alınıyor. Bilinçaltı ise insanların bazen kendilerinden bile beklemediği otomatik davranışların kaynağını oluşturuyor.
Bilinçaltı yerine günümüzde daha fazla “implisit memory” yani örtük bellek kavramının kullanıldığını anlatan Tarhan, bilinçli olarak hatırlanan bilgilerin “eksplicit memory” yani açık bellek olarak tanımlandığını ifade etti. Örtük bellek, kişinin farkında olmadan otomatik şekilde kullandığı bilgileri içerirken, açık bellek ise bilinçli olarak hatırlanan ve farkında olunduğu bilgi türüdür. Bu iki bellek mekanizmasının yönetilmesi, kişinin hayatındaki kontrolünü belirleyen önemli bir faktördür.
Tarhan, bilinçaltı ve bilinçdışı kavramlarının karıştırılmaması gerektiğine dikkat çekerek, bir kişinin zaman zaman aldığı yoğun tepkilerin, geçmişteki deneyimlerinin bilinçaltında yarattığı çağrışımlardan kaynaklandığını belirtmiştir. Örneğin, bir kişi, tanımadığı birine aniden olumsuz bir tepki verebilir; bu tepki, geçmişte ki bir olumsuz deneyim ile ilişkilidir. Bilinçaltının rüyalarla olan bağlılığı da önemlidir. Freud, rüyaların bilinçaltına giden kral yolu olduğunu belirtmiştir, Jung ise bilinç ve bilinçaltı arasında köprüler bulunduğunu ifade etmiştir.
Hipnoz, rüyalar ve uyku, farklı bir bilinç durumu olarak Tanhan tarafından ele alındı. Ayrıca gündüz rüyası olarak bilinen durumun genellikle kaygılı kişilerde daha fazla görüldüğünü söyledi. Tarhan, insanın gündüz rüyası ile gerçeklik arasında gidip gelebileceği durumlar yaşayabileceğini ifade ederek, bunun kaygılı bireylerde sık sık gözlemlenen bir durum olduğunu dile getirdi.
Bilincin kuantum alanı olarak kabul edilen rüya dünyasının, uzay ve zaman kavramlarının dışında işlediğini söyleyen Tarhan, rüyaların insanların ruhsal dinlenmeleri için önemli olduğunu kaydetti. Rüyalar, beyinde fizyolojik bir karşılığı olan ve her insanın rüya görmekte olduğu, hatırlamaktan başka bir boyut olduğunu belirtti. Tarhan, rüyaların genetik bir algoritmanın bir parçası olduğu ve insanların rüya görmeden uyumasının mümkün olmadığını vurguladı. Gördüğümüz rüyaların, bireyin içsel mekanizmalarından kaynaklandığını açıkladı.
Rüyaların tedavi sürecinde özel bir yeri olduğunu belirten Tarhan, psikiyatrik tedavi görenlerin rüyalarının anlamlı olabileceğini ifade etti. Özellikle rüyalarda yaşanan korkulu durumların, kişinin bilinçaltında işleyen ve tedavi esnasında kullanılabilecek faydalı motivasyonlar olabileceğini belirtti. Rüyaların sembollerle dolu olduğunu ve bu sembollerin her birey için aynı anlama gelmediğini belirten Tarhan, rüya yorumlarının kişisel deneyimler ve duygular üzerinden ilerlediğini ifade etti.
Tarhan, toplumumuzda rüyalardan etkilenme oranının oldukça yüksek olduğunu ve yapılan araştırmalara göre bu oranın yüzde 85'e kadar çıkabildiğini açıkladı. İnsanların negatif düşünceleri doğrultusunda rüyalarından olumsuz senaryolar ürettiğini, pozitif yapılı bireylerin ise rüyalarını daha olumlu yorumlama eğiliminde bulunduklarını söyledi. Rüyaların asla anlamsız olmadığını ve bireyin deneyimlerinden süzülen içsel bir dil oluşturduğunu belirtti.
Son olarak Tarhan, ilhamın hem uyanıkken hem de rüyada ortaya çıkabildiğini; evrenin hâlâ tam olarak anlaşılamamış anlam boyutlarına işaret ettiğini vurguladı. Rüyaların, bu boyutla bağlantı kurmanın yollarından biri olarak değerlendirilebileceğini belirtti.