SAĞLIK

"Panik Bozukluk: Belirtiler ve Tedavi Yöntemleri"

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Erman Çetinkaya, panik atakların nasıl ortaya çıktığı, hangi davranışlarla sürdürüldüğü, tedavi yöntemleri ve yönetiminde etkili yöntemler üzerine bilgiler verdi.

Panik Atakların Yeniden Ortaya Çıkma Kaygısı

Panik atak, aniden ortaya çıkan ve etkisini hızla artıran bir durumdur. Bu durum, kişinin işlevselliğini, ikili ilişkilerini ve iletişimini ciddi ölçüde bozabilir. Dr. Çetinkaya, panik atakların genellikle beklenmedik anlarda başladığını ve dakikalar içinde kendiliğinden sonlandığını belirtti. Panik atak yaşayan bireyler, sıklıkla yeniden atak geçirme kaygısı taşımaktadır. Bu kaygı, bireylerin daha önce yaşadıkları yerlerden, ortamlardan veya yanlarında bulunan insanlardan uzak durma eğilimi göstermelerine neden olabilir. Bu durum, "ya yine olursa?" şeklindeki beklenti anksiyetesinin bir sonucudur ve kaçınma davranışları ile sonuçlanmaktadır. Bireyler, bu kaygıları nedeniyle sürekli bir güvenlik arayışı içinde olabilirler ve yanlarında birilerini bulundurmak ya da kalabalık ortamlardan uzak durmak isteyebilirler.

Panik Bozuklukta Tedavi Hedefleri

Panik bozuklukta temel hedef, kaçınma ve güvenlik arayışı davranışlarını azaltmaktır. Dr. Çetinkaya, panik atak geçiren bireylerin sıkça yaşadığı bir diğer durumun, yaşadıkları fiziksel belirtileri sürekli kontrol etme eğilimi olduğunu dile getirdi. Örneğin, nabız ve tansiyon kontrolü sık görülmektedir. Günümüzde akıllı saat gibi teknolojik araçların bu kontrol davranışlarını tetikleyebildiği bilinmektedir. Kaçınma davranışlarını azaltmak, güvenlik arayışını ortadan kaldırmak ve beklenti anksiyetesiyle başa çıkmak, panik bozukluğun yönetiminde en önemli unsurlardır. Bilişsel davranışçı terapi (BDT) yöntemleri bu süreçte oldukça etkilidir ve birkaç seans içinde yüksek oranda olumlu sonuçlar elde edilebilir.

Panik Atağın Belirtileri

Panik atak, özellikle ilk kez yaşayan bireyler için oldukça tedirgin edici olabilir. Dr. Çetinkaya, panik atağın doğasının gereği olarak, ortada hiçbir gerçek tehlike yokken vücudun bir anda tehlike varmış gibi davrandığını ifade etti. Duyguların kodlandığı bölge olan amigdala, basit bir duyumu tehlike olarak algılayarak vücuda alarm sinyali gönderir. Bu durum sonucunda çarpıntı, nefes darlığı, yerinde duramama, uyuşma gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Bireyler, dayanamayacaklarını, bayılacaklarını veya öleceklerini hissedebilirler. Bu belirtiler hızlı bir şekilde şiddetlenip sonradan kendiliğinden sona erse de, güvenlik arayışı ve beklenti anksiyetesi panik atakların daha sık yaşanmasına yol açabilir.

Panik Bozukluğun Tedavisi

Panik bozukluğu, psikiyatri pratiğinde sıkça karşılaşılan ve tedaviye olumlu yanıt veren bir rahatsızlıktır. Dr. Çetinkaya, bazen sadece ilaç tedavisi, bazen terapi ya da her ikisinin birlikte uygulanması ile kısa sürede olumlu sonuçlar alınabileceğini belirtti. Hangi tedavi yönteminin uygun olduğuna ise psikiyatri uzmanının karar vermesi gerektiğini ifade etti.

Bilişsel davranışçı terapide kullanılan tekniklerin panik bozukluk üzerinde oldukça etkili olduğunu vurgulayan Dr. Çetinkaya, nefes düzenleme tekniğinin iyi bir örnek olduğunu aktardı. Burundan 3-4 saniye nefes alıp, 6-7 saniye boyunca yavaşça vermek, sakinleştirici sistemi devreye sokar. Kasma-gevşeme egzersizleri ve duyusal odaklanma teknikleri de bireyin kendini rahatlatmasını sağlar. Ayrıca, atak sırasında bireyin kendisini telkin etmesi, durumu normalleştirmesi güçlendirici bir etki yapmaktadır.

Yaşam Tarzı Düzenlemeleri

Yaşam tarzındaki değişiklikler, panik bozukluk belirtilerinin hafifletilmesinde büyük önem taşımaktadır. Dr. Çetinkaya, stres kaynağından uzak durmanın, sağlıklı uyku ve beslenme düzeninin, aşırı kafein tüketiminden kaçınmanın, sigara ve alkol alımını azaltmanın olumlu etkiler sağladığını belirtti. Meditatif uygulamalar, yoga ve düzenli spor da panik bozukluk belirtilerinin hafifletilmesine katkı sunmaktadır. Bazı bireylerde ataklar sık ve yoğun olabilir; işlevselliği bozacak seviyeye geldiğinde terapiye ilaç tedavisinin eklenmesi gerekebilir.