KÜLTÜR SANAT

Altın Portakal'da Belgesel ve Kısa Film Günleri

Altın Portakal, bugün en yoğun günlerinden birini yaşadı

62. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali, bugün en yoğun günlerinden birini yaşadı. Belgeseller, kısa filmler ve sinema okulları filmlerinin gösterimlerinin yanı sıra söyleşilere de ev sahipliği yapıldı. Atatürk Kültür Merkezi (AKM), Aspendos ve Perge salonlarında, Sinema Okulları Yarışma filmleri ve Yarışma bölümündeki kısa film ve belgesellere yer verildi.

AKM Perge Salonu’nda gösterilen Ulusal Belgesel Yarışma filmleri arasında yer alan “Tanıştığıma Memnun Oldum”, “Berona” ve “Kendal’a Bir Heykel” filmlerinin ekipleri, gösterimlerin ardından seyircilerin karşısına çıktı. “Tanıştığıma Memnun Oldum” belgeseli, Hatay depreminde evlerini kaybeden SMA hastası Deniz ve Can Doğru kardeşlerin hikayesini aktarıyor. Bu belgeselin gerçekleştirilmesinde katkıda bulunan müzisyen Jehan Barbur ile danışmanı Nesra Gürbüz Acar, gösterimin ardından seyirciyle bir söyleşi yaptı.

Jehan Barbur, belgeseldeki aileyle on yıldır tanıştığını ve belgesel fikrini nasıl geliştirdiğini belirtti. Annesini ziyarete gittiği bir sırada, Deniz’in kendisine bir kitap yazmak istediğini söylediğini ve bu süreçte belgesel fikrini ortaya attığını belirtti. Barbur, “Aslında, kendi aramızda bir şeydi; üç kişi giderek onlarla vakit geçirdik. Sonra bu insanların hayatlarını başka kişilerle de buluşturalım diye düşündük” dedi. Ayrıca, Deniz ve Can’ın artık açık öğretime devam ettikleri müjdesini de verdi.

“Berona” ise, Lazca’da ‘çocukluk zamanları’ anlamına geliyor ve yönetmenin annesinin de aralarında bulunduğu erken yaşta evlendirilen Karadenizli kadınların öyküsünü anlatıyor. Yönetmen Barış Altı, annesi Lütfiye Altı ile gösterim sonrasında seyircilerin sorularını yanıtladı. Yönetmen, filmi çekmeye annesinin çocukluk fotoğrafını gördüğü an karar verdiğini belirtti ve “Bu hikayeyi anlatmak istedim” dedi. Anneden Lütfiye Altı’nın, oğlunun yeteneği hakkında “Barış, rahat, azimli, güçlü, gayretli biri” şeklindeki değerlendirmesi ise dikkat çekti.

“Kendal’a Bir Heykel”, tiner bağımlısı bir karakterin hayatını ele alan bir docu-fiction yapımı olarak tanıtıldı. Yönetmen Ali Urgancı ve yapımcı-oyuncu Kaan Urgancıoğlu, gösterim sonrası seyirciyle bir sohbet gerçekleştirdi. Ali Urgancı, Kaan’ın bir filmde tinerci rolünde oynadıktan sonra tanıştıkları Kendal’ın belgeselini çekeklerini anlattı. Sürecin nasıl geliştiğini aktaran Kaan, belgeselin derin bir ilişki kurmayı hedeflediğini belirtti.

Bugün ayrıca Perge Salonu’nda Ulusal Kısa Film 1. Seçkisi gösterildi. “Kudret” filminin yönetmeni Mehmet Oğuz Yıldırım, hayatın her alanındaki ilişkilerde görülen güç ilişkilerine dair bir şey söylemek istediğini ifade etti. “Eudaimonya” filmiyle Gizem İbak, yaşamın diyalektiğini vurgulayan bir anlatım geliştirdi. Deniz Koloş, “Ölüm Bizi Ayırana Dek” filmiyle ölümün ayrımını, Hazan Beklen ise “Soğuk Beyaz” ile yaşamın trajikomik yönlerini ele aldı.

Sinema Okulları Öğrenci Filmleri Yarışması’na ise çeşitli kısa filmler katıldı. “Sükût”un yönetmeni Serhan Erbaş, fiziksel sessizlik üzerinden manevi sessizliğin hikayesini anlatmak istediğini söyledi. Eylül Babur, “Kusursuz Ölçü Nedir” filmiyle stop-motion tekniğindeki zorluklarından bahsetti. Beyza Nimet Emişen, 800 kilometrelik sufi yolunu işlediği “Rah” filmi için 1,5 yıl çalıştıklarını belirtti. Yaðmur Canpolat ise “Sevim”de büyükanne ve dedesi arasındaki duygu durumlarına odaklandığını ifade etti.

Kısacası, 62. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali, çeşitli belgesellerin ve kısa filmlerin gösterimleriyle beraber sinema okullarındaki yeteneklerin sergilendiği, yapımcılar ve izleyicilerin bir araya geldiği önemli bir etkinlik olma niteliği taşıdı.