EKONOMİ

"Ford Otosan Su Tasarrufuyla Sürdürülebilirlik Adımı"

Teknoloji ve üretim gücünü ekosistemle uyum içinde şekillendiren Ford Otosan, çevresel sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda su yönetimi alanında örnek bir adım daha atıyor

Ford Otosan, 2030 yılı hedefleri doğrultusunda çevresel sürdürülebilirlik hedefleri kapsamında su yönetimi alanında önemli bir projeyi hayata geçiriyor. Şirket, Kocaeli'de kurulacak modern tesisle birlikte, üretimde kullanılan temiz su tüketimini %40 oranında azaltmayı hedefliyor. Bu tesis, ileri arıtım teknolojilerine sahip olacak ve doğal kaynak kullanımını azaltmak için atık suyu işleyerek yeniden kullanmayı amaçlıyor.

Kocaeli'nde kurulacak tesis, Yeniköy araştırma tesisinden alınacak atık suların ileri seviyede yeniden arıtılarak imalat hatlarında proses suyu olarak kullanılmasıyla temiz su tüketimini önemli ölçüde azaltmayı hedefliyor. Proje, kamu ve özel sektör iş birliği ile çevresel sürdürülebilirlik alanında örnek bir model oluşturuyor. Tesisin ilk etapta yıllık 400.000 ton temiz su tasarrufu sağlaması beklenirken, tam kapasiteye ulaştığında bu rakamın yıllık 900.000 tona yükselebileceği öngörülüyor. Bu miktar, Gölcük ilçesinin yaklaşık bir aylık temiz su tüketimine eşdeğer bir miktarı ifade ediyor.

Geri kazanılan atık sular, Gölcük ve Yeniköy fabrikalarında proses suyu olarak yeniden kullanılacak. Böylece, sürdürülebilir üretim anlayışının bir örneği sunulmuş olacak. Kurulacak sistemde, ters osmoz ve Membran Bio-Reaktör (MBR) gibi ileri arıtım teknolojileri kullanılacak, evsel atık sular, ters yıkama suları ve soğutma kulelerinin blow-off suları gibi çeşitli kaynaklardan gelen atık sular geri kazanılacak.

Ford Otosan, 2022 yılında açıkladığı 2030 sürdürülebilirlik hedefleri kapsamında, 2019'u baz alarak arazi başına düşen temiz su tüketimini %40 azaltmayı taahhüt etti. Bu yeni tesis, Kocaeli'de bu hedefin gerçekleştirilmesinde kritik bir rol oynayacak.

Ford Otosan İnsan Kaynakları ve Dönüşüm Lideri Osman Özdemir, konuyla ilgili yaptığı değerlendirmede, bu projenin çevresel sürdürülebilirlik yaklaşımının somut bir yansıması olduğunu belirtti. Su yönetiminin uzun vadeli hedefleri doğrultusunda önem taşıdığını vurgulayan Özdemir, suyu sorumlu ve verimli bir şekilde yönetmenin sadece çevresel değil toplumsal bir sorumluluk olduğunu ifade etti. Aynı zamanda, kamu ve özel sektör iş birliği ile somut çevresel fayda yaratılabileceğinin önemli bir örneğini sunduklarını dile getirdi.

Ford Otosan, "Gelecek Şimdi" vizyonu doğrultusunda çevresel sürdürülebilirliği tüm iş yapış biçimlerinin merkezine yerleştiriyor. Sorumlu su yönetimi, sadece üretim süreçlerinin verimliliğini artırmakla kalmıyor, aynı zamanda doğal kaynakların korunmasına, yerel ekosistemlerin desteklenmesine ve toplumsal fayda yaratılmasına da katkı sunuyor.

Şirket, iklim krizi, kuraklık, su stresi ve ekolojik bozulma gibi küresel tehditlere karşı proaktif adımlar atıyor ve üretim faaliyetlerinin her aşamasında suyun döngüsel kullanımını destekleyen veri temelli ve yenilikçi çözümler geliştiriyor. 2021 yılında yayımlanan Su Politikası ile temiz su tüketimini azaltmayı, yeni projelerde yenilikçi ve sürdürülebilir su yönetim sistemlerini önceliklendirmeyi ve su stresi yaşayan bölgelerde su yönetimine odaklanmayı taahhüt etti.

Ford Otosan, WRI Aqueduct Su Riski Haritalama Atlası ile tüm lokasyonları analiz ederek Su Temini Eylem Planı oluşturuyor. Bu planla birlikte, kuraklık ve su kesintileri gibi çevresel risklere karşı önleyici çözümler geliştiriliyor. Türkiye ve Romanya'daki üretim tesislerinde ise ulusal ve uluslararası çevre regülasyonlarına tam uyum sağlanarak, ileri arıtım ve su geri kazanım teknolojilerine sürekli yatırım yapılıyor.

2026 yılı sonunda tamamlanmak üzere, ISO 14046 Su Ayak İzi Doğrulama Belgesi alınması, su tüketiminin en yoğun olduğu üretim süreçlerinin detaylı analizi ve bu alanlara yönelik verimlilik odaklı aksiyon planlarının hayata geçirilmesi hedefleniyor. Ford Otosan, sorumlu su yönetimi uygulamaları sayesinde su kaynaklarının korunmasını, biyoçeşitliliğin desteklenmesini ve iklim değişikliğiyle mücadelenin sanayi ölçeğinde nasıl mümkün olabileceğini gösteren öncü bir model sunuyor.