Uzman Klinik Psikolog Zeynep Betül Alp, solaklığın beyin işleyişi, genetik ve çevresel faktörlerle ilişkisi, nörogelişimsel etkileri, yaratıcılık ve zeka ile bağlantısı hakkında açıklamalarda bulundu.
El tercihinin doğuştan gelen ve genetik ile çevresel etkenlerle şekillenen bir özellik olduğunu belirten Alp, “Beynimizin motor komutlar veren bölümleri, özellikle karşı beyin yarımküresiyle çalışan motor korteks, hangi elimizi baskın kullandığımızı belirler.” dedi. Sağ elini kullanan bireylerin motor sisteminin genellikle sol beyin yarımküresiyle daha aktif çalıştığını ifade eden Alp, solaklarda ise bu durumun çoğunlukla tersine döndüğünü aktardı.
Alp, solaklığın genetik faktörlerden de etkilendiğini vurgulayarak, “Ailede solak bireylerin bulunması, çocuğun da solak olma ihtimalini artırır. Ancak bu aktarım matematiksel olarak öngörülebilir bir şekilde gerçekleşmez. Genetik yatkınlık kadar, çevresel etkenler ve doğum öncesi gelişim süreci de belirleyicidir.” şeklinde konuştu. Bu doğrultuda, bir çocuğun genetik olarak solaklığa eğilimli olabileceğini, ancak çevresel baskılar ya da nörogelişimsel faktörlerin sağ el kullanımını şekillendirebileceğini belirtti.
Solaklarda dil işlevleri daha esnek dağılmaktadır.
Alp, beynin vücudun karşı tarafını kontrol ettiğini hatırlatarak, “Solak bir birey yazı yazarken ya da bir işi sol eliyle yaparken, beyninin sağ yarımküresi daha yoğun çalışır.” dedi. İlginç bir şekilde, solak bireylerin beyin yapısında, sağ ve sol beyin yarımküreleri arasındaki iletişimi sağlayan 'korpus kallozum' gibi bazı yapılarda daha fazla bağlantı gözlemlendiğini ifade etti. Sağlak bireylerde genellikle dil işlevlerinin sol beyinde daha baskın olduğunu kaydeden Alp, solaklarda bu dağılımın daha esnek olduğunu, bazı solakların dili sağ beyinle, bazılarının ise her iki beyni birlikte kullanarak işlediğini belirtti. Bu esnekliğin, farklı bilişsel stratejiler geliştirmelerine olanak tanıdığını iletti.
Solak bireylerin genel zeka düzeyi veya öğrenme becerilerinde belirgin bir fark yoktur.
Solak bireylerin genel zeka düzeyi ya da öğrenme becerilerinde önemli bir fark olmadığını aktaran Alp, “Ancak beynin bilgiyi işleme biçimindeki farklılıklar nedeniyle bazen bazı avantajlar veya farklı yollar izlenebilir. Örneğin, solak bireyler bazı görevlerde daha üretken, daha farklı düşünebilen bireyler olarak tanımlanır.” dedi. Solakların uzamsal becerilerde, örneğin harita okuma veya şekil tanımada daha başarılı olabileceği yönündeki bazı araştırmalara da atıfta bulundu.
Nörolojik hastalıklarda solaklık, tek başına bir risk faktörü değildir.
Solak bireylerde bazı nörolojik hastalıklara yatkınlık olup olmadığı konusunda bilimsel tartışmaların sürdüğünü belirten Alp, “Ancak bazı araştırmalar, solaklık ile bazı nörolojik veya gelişimsel farklılıklar arasında bir ilişki olabileceğini gösteriyor.” dedi. Disleksi, dikkat eksikliği ya da şizofreni gibi sorunların solak bireylerde rapor edilen oranının daha yüksek olduğunu ifade eden Alp, “Ancak burada önemli olan şudur: Solaklık tek başına bir risk faktörü değildir.” şeklinde sözlerine devam etti. Beyindeki yapısal farklılıkların, hem solaklığı hem de bu tür hastalıklarla ilişkili bilişsel örüntüleri beraberinde getirebileceğini aktardı.
Çocuğun baskın elini değiştirmeye zorlamak, nörogelişimsel süreçte zorluklara yol açabilir.
El tercihin, doğumdan sonra yavaş yavaş netleşen bir özellik olduğunu vurgulayan Alp, “Genellikle 3 ila 6 yaş arasında baskın el belirginleşir. Bazı çocuklar bu süreçte başlangıçta sol elini daha fazla kullansa da zamanla sağ eli tercih etmeye başlayabilir.” dedi. Alp, bu dönüşümün doğal gelişimin parçası olabileceğini, ancak dıpl bakışlarla gerçekleştiğinde nörogelişimsel süreçte zorluklar yaratabileceğini ifade etti.
Alp, “Bu tür zorlamalar, yazı yazma güçlüklerinden ince motor becerilerde gerilemeye kadar çeşitli etkiler yaratabilir.” diyerek sözlerini sürdürdü. Çocukların el tercihlerine zorla müdahale etmenin olumsuz sonuçlar doğurabileceğini vurguladı.
Solaklar daha mı yaratıcı?
Solaklık ile yaratıcılık veya sanatsal beceriler arasında bir ilişki olup olmadığını değerlendiren Alp, “Bilimsel çalışmalarda zaman zaman sol elini kullanan bireylerin problem çözme yaklaşımlarında veya sanatsal ifade alanlarında biraz daha farklı yollar izleyebildiği gözlemlenmiştir.” dedi. Bununla birlikte, bu durumun her solak birey için geçerli olmadığını ve kişisel eğilimler ile çevresel etkilerin belirleyici olduğunu belirtti. Beynin iki yarımküresi arasındaki iletişimin solak bireylerde daha esnek olduğunun düşünüldüğünü dile getiren Alp, “Bu durum, bazı solak bireylerin olaylara farklı açılardan bakabilmesine katkı sağlayabilir.” ifadelerini kullandı.