SPOR

Aile Baskısı, Aşiret Tehdidi ve Kaçan Bir Aşk: Ayşe ile Hasan’ın Hayat Mücadelesi

Doğu Anadolu’da bir aşk hikayesi, aşiret baskısı ve namus tehdidiyle trajediye dönüşmek üzere.

Türkiye’nin doğu illerinden birinde filizlenen masum bir aşk, ne yazık ki geleneklerin, aşiret yapılarının ve ailevi baskıların gölgesinde kalınca genç çiftin hayatı bir kâbusa dönüştü. Ayşe (20) ve Hasan (23), birbirlerini seven, hayatlarını birlikte kurmak isteyen iki gençti. Ancak aşkları, ailelerinin kabul etmediği bir ilişki haline geldi ve sonunda kaçmaktan başka çareleri kalmadı.

Zorla Evlendirme Baskısı ve Özgürlük Hakkının İhlali

Ayşe, ailesi tarafından yıllardır baskı altında tutuluyordu. Kendi yaşamına dair kararları verme hakkı elinden alınmıştı. Ailesi, Ayşe’yi istemediği biriyle evlendirmek istiyor, onu sevdiği insandan koparmak için çeşitli psikolojik baskılar uyguluyordu. Hasan ise Ayşe’nin bu baskılardan kurtulması için tek yolun birlikte kaçmak olduğuna inanıyordu.

Çift, 10 Eylül 2024 tarihinde birlikte kaçarak güvende olabilecekleri bir yere sığındı. Ancak bu kaçış, aileler ve aşiretler tarafından “namus meselesi” haline getirildi. Aşiretlerin hâlâ etkili olduğu bu bölgede böyle bir olay, sıklıkla ölümle sonuçlanabiliyor.

Hayatları Tehlikede: Sürekli Tehdit Altındalar

Ayşe ve Hasan’ın ailesi, onların izini sürmeye devam ediyor. Aldıkları tehdit mesajları, fiziksel takipler ve çevre köylerden gelen haberler, olayın sıradan bir kaçış olmadığını ortaya koyuyor. Genç çift, can güvenliğinden endişe duyduğu için sürekli yer değiştiriyor. Kendilerine yeni bir hayat kurmak isteseler de, arkalarındaki bu geleneksel şiddet tehdidi peşlerini bırakmıyor.

Aşiret Baskısı Hâlâ Güçlü: Devletin Sessizliği Eleştiriliyor

Türkiye’nin bazı bölgelerinde hâlâ etkisini sürdüren aşiret yapısı, bireysel hakları ve özgürlükleri hiçe sayıyor. Kadının kendi evliliğini seçme hakkı, sevdiği insanla birlikte olma arzusu, “namus” adı altında bastırılıyor. Özellikle genç kadınlar, ailelerinden bağımsız bir birey olarak var olamadıkları için çaresizlik içinde ya susuyor ya da kaçarak kurtulmayı deniyor. Ancak bu kurtuluş denemeleri bile çoğu zaman ölümle sonuçlanabiliyor.

Ayşe ve Hasan örneği, devletin bu konudaki yetersizliğini bir kez daha gözler önüne seriyor. Aile içi şiddet, zorla evlendirme ve aşiret baskısı gibi olaylar, sistemli çözümler gerektiriyor. Genç çiftlerin, sadece sevdikleri insanla birlikte olmak istedikleri için hayatlarından endişe duymamaları gerekiyor.

“Sadece Sevdik, Suç Değil ki”

Ayşe’nin söylediği bir cümle yürek burkuyor:

“Biz sadece birbirimizi sevdik. Bu bir suç olmamalı. Ama şimdi sürekli kaçıyoruz, korkuyla yaşıyoruz. Bize yardım edecek kimse yok mu?”

Bu dramatik çağrı, toplumun her kesimini düşünmeye itiyor. Aşkın suç sayıldığı, kadınların söz hakkının olmadığı bir düzenin hâlâ ayakta olduğu bu coğrafyada, her Ayşe ve her Hasan için mücadele etmeye devam etmek gerekiyor.